Pek çoğumuz hayatımızda belirlediğimiz hedefler ve yol haritalarıyla yaşıyoruz. Bazı
dönüm noktalarımız var. Mezun olmak, iş bulmak, evlenmek, anne-baba olmak, emekli olmak, torun sahibi olmak vb. Belirli bir sıra içerisinde yazmaya özen gösterdim bunları çünkü pek çoğumuz için bunun sırası da önemli. O hedeflere belirli yaşlara gelmeden ulaşmış olmak da. Tüm bunlar toplumun en küçük birimi ailede başlayan ve daha büyük birimleri tarafından da destek ve kabul gören noktalar. Tam bu sebeple bizler için içselleştirilmiş bir önemi oluyor. Bir ‘’evde kalma’’ yaşı var mesela. O yaşa yaklaşıp hala evlenmediyseniz, bir yaşa gelip hala mezun olamadıysanız vay halinize. Sonuçlara odaklıyız hep, süreçte ne olduğu ile çok ilgilenmiyoruz.
Karl Jaspers tüm insanların deneyiminde 4 sınır durum tanımlamış. Bu sınır durumlar bizler için kalıcı ve aşılması mümkün olmayan durumlar. Birincisi insan suçluluk duymak zorundadır. Çünkü dünya üzerinde kendi hayatından, seçimlerinden sorumlu olduğunun bilincinde olan tek canlı insandır. Sorumluluk her zaman suçluluk duygusuyla kol kola. İkinci olarak insan acı çekmek zorundadır. Burada mazoşist bir döngüden bahsetmiyorum. İnsan acı deneyimini yaşamak zorundadır. Canlı oldukça fiziksel ya da duygusal olarak acı çekeceğiz. Bundan kaçışımız yok. Üçüncü olarak mücadele kavramı geliyor. İnsan hiçbir şey yapmamayı seçtiğinde bile bir seçim yapmış durumdadır. Yaşamdaki mücadeleniz aktif ya da pasif olabilir ancak uyandığınız her günde bir şeylerle mücadele içerisindesinizdir. Bundan da kaçışımız yok. Ve son olarak hepimizin varlığını bilerek yaşadığı, hayatımızın anlamını da yaratmamıza olanak tanıyan sonluluk, ölüm kavramı geliyor. İnsan bir gün öleceğini ve yaşamının sonsuza kadar sürmeyeceğini idrak edebilen ve bu idrakla yaşayabilen tek canlı.
Eminim biraz düşününce Karl Jaspersin ne kadar haklı olduğunun farkına varacaksınızdır. İlk paragrafta yazdığım deneyimler içerisinde kalıcı, aşılması mümkün olmayan bir şey görüyor musunuz? Göremiyoruz. Ancak tüm bunlar bazen zihnimizde kalıcı ve değişmez algılanır. Oysa burada kendimize bir sınır durum yaratan aslında bizizdir. Bunların farkına vardığımızda pek çoğumuz için yaşam daha umutlu ve zorluklar daha baş edilebilir bir hal alır.
Zaferlerimiz de diğer her şey gibi kişisel, tıpkı kendimize yarattığımız sınır durumlarda olduğu gibi. Bazılarımız hiçbir zaman aradığı işi bulamayacağını düşünüyor, bazılarımız hiçbir zaman bir yuvası olmayacağından endişeleniyor, bazılarımız evlenemeyeceğinden, bazılarımız boşanamayacağından korkuyor, bazılarımızsa o gün yataktan çıkmayı, banyo yapmayı başaramayacağından. Bu kaygı ve korkuların hiçbiri bir diğerinden üstün değil. Bazen o gün yataktan çıkabiliyor olmak bile büyük bir zaferdir. Zaferlerinizin farkında olun. Zaferlerinize yüklediğiniz anlamların da.
Ufkunuzu açan, hoşgörünüzü artıran bir yazı olması umuduyla…
Comments