top of page
Yazarın fotoğrafıEylül Yılmaz

Migren ve Stres

Birçok kronik hastalıkta olduğu gibi, migren de kişinin psikolojik durumu, baş etmeye

çalıştığı zorlayıcı duygular ve birçok farklı psikolojik etmen tarafından etkilenmektedir. Kronik hastalıkları daha iyi anlamak, tedavilerinde tamamlayıcı etkilere ulaşmak ve doğalarını keşfetmek için, sağlık mutlaka bir bütün olarak ele alınmalıdır.

Kronik hastalıklara, özellikle migren gibi doğrudan psikolojik faktörlerden etkilenebilecek olanlara çok yönlü bakmak gerekmektedir. Peki, bu ne demek? Biyopsikososyal modele göre migren ve bazı kronik hastalıklar, biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir arada etkileşiminden doğar. Yani birçok faktör bu kronik hastalıkların oluşumu, ilerleyişi ya da tetiklenmesinde rol oynar.

En baştan başlayalım. Migren, temel olarak baş bölgesinde kendini gösteren yoğun ve kişilerin tabiriyle “zonklayan” bir ağrı türüdür. Bu ağrı 4 ile 72 saat arasında sürebilirken, kişilerin günlük rutinlerine devam etmelerini oldukça zorlaştırabilir. Bu ağrılar genelde “migren atakları” olarak ifade edilir ve birçok farklı dış etmen tarafından tetiklenebilir.

Nörolojik bir sıkıntı olan migrenin dışsal tetikleyicileri arasında birçok farklı şey sayılabilir: hormonal değişiklikler, maruz kalınan ışık ve gürültü, uyku düzenindeki değişimler… Ancak bunların yanında, kişinin stres düzeyi migren atakları ile doğrudan ilişkili gibi görünmektedir.

Kronik hastalıklarda sağlığı bir bütün olarak ele almak, işte bu noktada önemlidir. Çünkü doğrudan nedeni bilinmeyen migrenin en büyük tetikleyicilerinden biri strestir. Migren tedavi edilirken (semptomları hafifletecek ve kişinin rutinine devam etmesine destek sağlayacak bir prosedür) mutlaka psikolojik sağlık da göz önünde bulundurulmalıdır.

Kişiler, yoğun stres altında oldukları dönemlerde daha fazla ve yoğun migren atakları yaşayabilirler. Stresli yaşam dönemleri haricinde anksiyete, depresyon ve benzeri şikayetler de migren ataklarının süresini ve yoğunluğunu etkileyebilir. Stres, anksiyete, depresyon ya da benzeri psikolojik şikayetler aynı zamanda uyku düzeni ve verimini de etkileyebilir. Uyku döngüsündeki bozulmalar, yetersiz uyku ve dinlenememe de migren ataklarını tetikleyebilmektedir. Migren ve stres arasındaki ilişki kişiden kişiye farklılık gösterebilir, fakat her durumda kişinin stres faktörleri ve yoğunluğu muhakkak göz önünde bulundurulmalıdır.

Tüm bunlar eşliğinde, görünen o ki migren tedavi edilirken kişinin psikolojik yakınmaları, stres yönetimi ve başa çıkma stratejileri gibi birçok durum da tedavi sürecine dahil edilmelidir. Yani, fizyolojik bir tedavinin yanında, kişinin hem migrenin getirdiği zorluklara yönelik hem de hayatın getirdiklerine yönelik konuşabileceği, kendini ifade edebileceği, etkili çözüm yöntemleri arayıp bulabileceği güvenli bir psikoterapi süreci de tedavi sürecine dahil edilmelidir.

Çoğu durumda, bedensel sağlık psikolojik sağlıkla el ele gitmektedir. İkisini birbirinden ayrı ve birini diğerinden daha önemsiz görmek, tam ve bütün bir sağlık haline ulaşmayı engeller. Bedensel sağlığa gösterilen özen kadar, psikolojik sağlığa da özen ve öncelik verilmelidir. Migren ve migrene benzer birçok kronik hastalık, psikolojik sağlıktan bağımsız düşünülemez.


14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page